TR EN
HAZİRAN - ARALIK 2024

Kıymet Daştan

Kıymet Daştan

Kıymet Daştan form ve kavramsal düşünceyle deneyler yaparak, gelenekleri, belleği ve değerlerin temsillerini inceleyerek, malzemenin ve zamanın materyalitesini sorunsallaştırır. 

2008'de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü'nden mezun olan Daştan, 2014 yılında Milano'daki Domus Academy'de Tasarım alanında yüksek lisans yaptı. Beyrut’taki Ashkal Alwan Plastik Sanatlar Derneği’nin bir yıllık Home Workspace (2019) programını daha sonra MSGSÜ Heykel Bölümü'nde ikinci yüksek lisansını (2021) tamamladı. 

İkisi İstanbul’da ve biri Fransa’da olmak üzere 3 kişisel sergi açan sanatçı, şimdiye kadar yurt içi ve yurt dışında birçok karma sergiye, sanatçı konuk programına ve sempozyuma katıldı. Sabancı Sanat Ödülleri Heykel Bölümü Birincilik Ödülü (2008) ve JTR Mücevher Tasarım Yarışması Birincilik Ödülü (2013) dahil birçok ödül kazandı. Pera Müzesi'ndeki "Crystal Clear"(2020), Beirut Art Center’da “Return Of The Sun”(2023) sergilerine katıldı.

Daştan, İstanbul'daki stüdyosunda sanatsal çalışmalarına devam etmektedir.

KENDİNE İYİ BAK

Ekonomiden ekolojiye çeşitli krizler, insan ama çoğu zaman doğal diye adlandırdığımız felaketler, küresel savaşlar ve salgın hastalıklar arasında sıkışan gündelik hayatlarımızda, birilerine “kendine iyi bak” derken tam olarak ne söylüyor, ne temenni ediyoruz? Farklı anlamlar barındıran bu cümleyi referans alarak, günümüz toplumlarını şekillendiren toplumsal eşitsizlikler ve kutuplaşmaların, gündelik ve toplumsal hafızayla ilişkilenen mekanlar ve objelerde bıraktığı izleri nasıl görünür kırabiliriz? Başka bir deyişle, kapitalizmin kriz döngüleri nedeniyle giderek daha geniş kalabalıkları etkileyen sistemik güvencesizlik, aynı zamanda yeni ilişkilenme ve aidiyet biçimlerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir mi?

SAHA Studio'da, deprem gibi yıkıcı olaylardan sonra hayatın normal seyrine dönüşü arasındaki zamanın, yıllar içinde ve benzer olayların tekrarıyla nasıl daraldığı, bireylerin normal yaşantılarına ne kadar sürede döndükleri ve etrafta hatırlamak için bırakılan (gerçek çiçekler, bir süre asılı kalan bayraklar, barikatlar, yol kapama şeritleri vb.) nesnelerin geçiciliği üzerine yaptığım araştırmalar sonucunda devam edecek bir seri ortaya koydum. 

Bir yandan Ortadoğu’da yaşanan katliamlara uzaktan tanıklık etme halini materyal süreçlerle katmanlaştırmaya çalışmak, bu temaların önemini ve ortak gelecek kurgularını imkânsız hale getiren olayların metaforik olarak ortamı ısıttığı düşüncesini yoğunlaştırdı. Dönem boyunca geliştirdiğim Kendine İyi Bak adlı seriyi oluşturan işlerde, materyalin ısınma durumunu, toplumsal hafıza ve dil biçimleriyle ilişkilendirdim. 

İMÇ’de geçirdiğim süre içinde sandalyelerimizi alıp oturduğumuz Süleymaniye Camii manzarasını gören iç avlunun zaman zaman kutlama bayraklarının asıldığı boşlukta dalgalanan, üzerinde “KENDİNE İYİ BAK” cümlesinin bir desen gibi tekrarlanarak yer aldığı bir bayrak ürettim. Bu bayraktaki bazı harflerin hava koşullarına bağlı renk değiştirmesiyle ortaya çıkan “KENDİ KENDİNE” belirteci, aslında gündelik hayatta sık sık kullanır hale geldiğimiz cümlenin anlamını yitirmesine ve sorumluluğu karşı tarafa yüklemesine vurgu yapıyor.

Aynı süreçte ürettiğim ikinci bir iş, genellikle toplumun yalnızca imtiyazlı küçük bir grubuna hitap eden, kültür ve sanat kurumu etkinliklerine atfen ortaya çıktı. Her ne kadar önemli toplumsal gözlemler ve söylemler üretmeye zemin sağlasa da bu tür buluşmalar sanat dünyamız dediğimiz politik ve ekonomik ilişkiler yumağını ılımlı bir hale kavuşturur; adeta herkes “iyi”dir— iyi hissetmektedir, iyi görünmektedir. Oysa, bu bağlamda düzenlenmiş bir öğle yemeği masasında suçluluk duymadan huzur içinde hissetmek normal midir? Bu sorudan hareketle, iki çapraz köşesinde nakış işlenmiş, diğer köşelerinde ısıyla renk değiştiren boya ile basılmış metin parçalarından oluşan ve fiziksel temas halinde vücut ısımızla tepkimeye girerek tüm cümlenin okunur hale geldiği bir set servis peçetesi ürettim. Sıcak Servis adlı bu iş, performatif yönüyle gittikçe derinleşen toplumsal eşitsizliklerin ortasında sosyal pozisyonların, gündelik dilin ve değişen iletişim kanallarının ikilemlerinden hareket ediyor.

SAHA Studio’da tamamladığım üçüncü iş ise, Beyrut’ta ürettiğim Unutma Taşları serisindeki taşa dönüşen optik disk imgelerini, bir ekran koruyucusuna çeviriyor. Dijital medya teknolojilerindeki hızlı değişim dolayısıyla bugün artık nostaljik birer unsur olarak bilinen ancak eski teknolojileri deneyimlemiş kişilerin hafızalarında yer etmiş olan hareketli imgelerden birini kullanan bu iş, bir boşluğu doldururcasına periyodik olarak görünüp kaybolma durumu üzerinden, bilinçaltımızın derinliklerinde kalan, asla tamamen bastırılamayan veya silinemeyenlere işaret ediyor.

DİĞER SANATÇILAR

Bu web sitesinde size daha iyi hizmet sunabilmek için çerez kullanılmaktadır. Kullandığımız çerezleri görüntüleyebilmek ve daha fazla bilgi almak için Gizlilik ve Çerez Politikası sayfasını inceleyebilirsiniz.