1999’da İstanbul’da doğan sanatçı, 2021 yılında Leiden Üniversitesi’nde Arts, Media and Society lisans eğitimini Gender and Sexuality Studies yan dalıyla tamamladı. 2019 yılı itibariyle metin yazarlığı ve çevirmenlik yaparak beraberinde çevresindeki sanatçıların sergi metinleri üzerine küratöryel çalışmalara eğildi. Katılımcı sanat işlerinde ve performanslarda yer alarak kendi pratiğini kurgulama yolunda yazdıklarını sahnelemeye ve şiire yoğunlaştı. İşleri ve işbirlikleriyle The Royal Academy of Art The Hague, MUU Helsinki, White Box Oslo, Billytown, Kairos, Garage Gallery Prague, arthereistanbul, Instrument Inventors (iii), The Grey Space in The Middle, 400x118 ve 5533 gibi mekanlarda yer aldı. Şiirleri ve performans metinleri yerli ve yabancı basılı yayın ve radyo kanallarında yayımlanıyor.
Gündelik hayatın zıtlıklarından hareketle dilin işitsel, semantik ve kullanım koşulları üzerine ördüğü şiir ve düz yazı pratiği, değişken bağlamlar arasında bir nevi görelilik teorisine işaret ediyor. Otobiyografik yazımı araştırma aracı olarak belleyerek üretimini mekana özgü yerleştirmelere, zamana özgü performanslara ve yayınlara dönüşüyor.
SAHA Studio 8. Dönem bünyesinde girdiği süreçle birlikte zaman ve mekan ile birlikte genişleyen kayıtlar tuttu. Üreten kişi olma halinin özel ve genel düzlemlerde girip çıktığı farklı bağlamları araştırırken, merak uyandıran karşılaşmaların baş rol oyuncu olma potansiyeline odaklandı. Bir meseleye bakışımızdaki ikilikleri ve çatışmaları çözümleme yöntemleri üzerinden yeni performatif jestler arayışında bulundu. Sözel olarak dile getirilen imgeyle görsel olarak ifade edilen imgenin kuruluş şekillerindeki farklılıklara baktı.
İMÇ’de bir akşamüstü tanıklık ettiği sahneyi uyarlayan bir happening olan “OLAY-OLUŞMA-KONUŞMA”, 2022 yılından beri sürdürdüğü dağ imgesinin görsel, edebi ve performatif araştırmalarını bir araya getiren “YAZMA-ÇİZME-TIRMANMA” ve metinlerinin seslendirilmesiyle ilgilenen “İMGE” isimli işleriyle, pratiğini üç ayrı kanaldan farklı metotlarca işledi.
—
Uzun dakikalar sonra ağzımdan ilk çıkan şey yalnızca “evet” oldu. Söylenebilecek onca şey arasında, duyduğum onca şey arasında cevaben oluşturduğum onlarca kelime, cümle, ifade kombinasyonuna kendi kendime, kendi zihnime meydan okurcasına söylemek istediğim, istencimi o an yenilemem sonucu istediğim, yeni istencimle tanışarak söylediğim ilk ve tek şey “evet” oldu.
Sıra sıra kuşlar dizilmişlerdi. Veya kuşlar bir sıra halinde dizilmişlerdi.
Neyi nasıl söylediğimizin diğer zamanlara göre önemli olduğu bazı diğer zamanlar var.
Herkes beni rahatlatmaya çalışıyor.
Burada olduğuma göre artık endişelenecek bir şey olmadığına dair.
Kendimden bahsetmek, nadir de olsa bir oyuncak dükkanının raflarından istediğimi seçebileceğim özgürlüğünü yaşadığım anlara götürürdü beni. Bu sefer ise üzerinde size daha iyi hizmet verebilmek için yazan muşambayı asmış bir işletme olarak bahsederken buldum kendimden, kendimi.
Bırak bu ayakları. Neredeysen oradasın. Bunu idrak etmek iki kelimelik bir cümleden bazen daha fazlası.
Geldim. Oturdum. Önce merhaba dedim. Arkamı dönmemek ve bakmamak için kendimi zor tuttum. Karşılaştırma devri bitti. Karşılaşma devri başladı.
Birbirlerine iple bağlı bir grup dağcı. Eylemi veya görüntüyü zihne çevirmek, sonra zihnin çevirisini zihinde yapmak. Sonra zihni eyleme geri çevirmek.
Kendime sürekli buraya gelen farklı küratörler gözünden bakmak. Bir gün ilgi çekici olmak.
Bir gün sıkıcı ve sıradan.
Ki ikisi de olmakla ilgili de bir problemim yok, ki ikisini de hatta aynı anda olabilmeyi deşerken-
İnsanlar sürekli bir yerden bir yere bir şeyler taşıyor.
İnsanlar bir yerden bir yere giderken sürekli bir şeyler taşıyor.
Sana doğru koşarken müthiş bir mutluluk hissediyorum.
Bence bir olmak birlikte olmak
mümkün ama değil gibi gözüküyor
çünkü sonra hemen senden uzaklaşmak istiyorum. Önüme çıkan her şey bir yerlerden tanıdık geliyor.
Kendimi soğuk tutmak için eski tekniklere başvuruyorum. Mesela klima yerine buzlukta donmuş mavi jelleri boynuma ve ayaklarıma kompres yapıyorum.
Kendimi olaydan soğutmak için ne yaptığım tamamen meçhul.
Bazen (daha önceden düşünmüş olduğum) bir şeyi yazma (yazılabilirliği bilgisi) bile sona geliyor (bariz oluyor). Ellerim boştaysa yazıyorum.
Hafızanın yapısı gereği yazmak durumunda olduğumuz aşikar. Bazı şeyleri yazmasak da unutmayacağımız, unutmayacağımız için de yazmadığımız aşikar. Ne anlatacağımı bilmediğim, gittikçe sadeleşen günleri önüme aldım. Hatırlıyorum. Hatırlıyor musun? Veya sizi bir yerden çıkaracak gibiyim. Veya hatırlayamadım ama yazmıştım bir yerlere.
Sizi içimden çıkarmıştım ya,
işte şimdi sizin hepinizi içimde yaşatabiliyorum.
Diyecek bir şey bulmaya doğru yola çıkmak istiyorum. Üzülünce nerede çakılıp kaldığımı ben de merak ediyorum.
Neyse ki dinleme ve anlama becerilerimi sürekli taze tutan arkadaşlarım var.
Birbirleri arasında olan hiçbir şeyi incitmeden, aralarındaki alanı, birbirlerine değmeden, sadece alana değerek, alana değdikleri için ama, aslında birbirlerine en makbul şekilde dokunduklarını bilen, çünkü o alanı da birlikte yaratmış, iki insan.
Evrenin birimi enerji,
yine de hala bir bilinmezlik karşılığında karnımız doysa veya güzel ayakkabılar edinebilsek
iyi olabilirdi.
Bu web sitesinde size daha iyi hizmet sunabilmek için çerez kullanılmaktadır. Kullandığımız çerezleri görüntüleyebilmek ve daha fazla bilgi almak için Gizlilik ve Çerez Politikası sayfasını inceleyebilirsiniz.